10 Aralık 2011 Cumartesi

Rukiye’nin mutfağından herkese MERHABA;


 
“Yemek yapmak zor iş, hele ben hiç yapamam” diyenlerdenseniz burada yazanları okuduktan sonra fikriniz değişecek. Neden mi? Çünkü yemek yapmak zor değil, aksine herkesin yapabileceği keyif verici bir iş. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben 11 yaşından beri mutfağa hep yakın oldum. İlk yaptığım yemek ne miydi? Tabi ki başlangıçta yapması en kolay gelen yemek: makarna. Sonrasında deneme yanılma, bazen tencerenin dibine tutturma, bazen dökme saçma ve yakma derken bugünlere kadar geldim.

Yaptığın yemekler yenir mi, yani lezzeti yerinde mi derseniz, gayet lezzetli oluyorlar bundan emin olabilirsiniz. Her işin bir püf noktası olduğu gibi bu yemek pişirme işinin de bir püf noktası var tabi. İşin sırrı şu: pişirdiğiniz yemeğe mümkün olan ilginizin en fazlasını vermek ve sevginizi içine eklemek. Yani bu pişirme işinin içine girdiğiniz andan itibaren, gidip biraz televizyon izleyeyim dizim başlıyor, ütü filan yapılacak ben ütü yaparken pişsin şu yemek demek yok. Sadece şunu önerebilirim, sevdiğiniz türde bir müziği dinleyerek yemeğinize lezzet katabilirsiniz. Çünkü itiraf etmeliyiz ki müzik dinlerken kendimizi hiç olmadığı kadar iyi hissederiz.

Sebzeler, meyveler, etler ve kuru baklagiller. Bunlarla yarattığımız binlerce çeşit yemek bir sanatçının ellerinde şekillenen bir sanat eseri gibi. Nasıl ki aynı renklerden bin bir türlü eser yaratılıyor, bizler de mutfakta harikalar yaratıyoruz.

Yemek tariflerinin en sıkıcı bulduğumuz tarafı itiraf edelim yeterince detaylı olmaması ve yazı dilinin bize uzak gelmesi. O zaman yaptığımız işin ne keyfi kalıyor, ne de pişirdiklerimizin lezzeti. Birisi size anlatır da siz de ondan dinleyip öğrenir gibi ya da o an yanınızdaymış gibi bir ifadeyle ise neler yapabileceksiniz bu blogta çıkacağınız yolculukta keşfedeceksiniz.


Herkese keyifli ve lezzetli sofralar diliyorum.



Rukiye Ay

Hiç yorum yok: